Grimm Kaedeşler’in Pamuk Prenses masalı bu yıl iki iddialı yapımın konusu oldu. Sinema dünyasında, masalların fantastik dünyasına yönelik ilginin yükselmesinde Tim Burton’ın ''Alice in Worderland / Alis Harikalar Diyarında'' uyarlamasının dünya çapında bir milyon doları geçen hasılatının da etkisi büyük. Pamuk Prenses uyarlamalarının ilkini geçtiğimiz Mart ayının sonunda izlemiştik. Tarsem Singh’in gösterişli ama derinliksiz, komedi öğeleri ağır basan ''Mirror Mirror / Pamuk Prensesin Maceraları'' hem gişede zarara uğradı hem de eleştirmenlerden geçer not alamadı. ''Pamuk Prenses ve Avcı'' ise Universal Stüdyoları’nın daha geniş çaplı bir prodüksiyonuydu; tonu itibariyle daha sert ve karanlık bir uyarlama olduğunun ipuçlarını veriyordu. Öte yandan Walt Disney de Pamuk Prenses rekabetine Saoirse Ronan’ın rol alacağı ''Order of the Seven'' ile katılacaktı ama geçtiğimiz günlerde bu projeyi rafa kaldırmayı uygun buldu.
''Pamuk Prenses ve Avcı'' nın yönetmeni, tıpkı Tarsem Singh gibi reklam sektörünün harika çocuklarından biri olan Rupert Sander. Son yıllarda Hollywood’un yönetmen arayışında, görsel sanatların çeşitli dallarındaki yetenekli isimlere yönelmesi dikkat çekiyor. Örneğin Ridley Scott’ın reklam şirketinde yönetmen olan Carl Rinsch, ilk uzun metrajı olan, Keanu Reeves’in başrolde olacağı samuray intikam öyküsü ''47 Ronin'' için kolları sıvadı. Bilgisayar grafiği ve CGI alanının uzman isimlerinden Joseph Kosinski, ilk filmi ''Tron: Legacy / Tron Efsanesi''nin altından yapımcıları zarara uğratmadan kalkmayı başardı. Bu durum ona Tom Cruise ve Morgan Freeman’in rol alacağı bilim kurgu projesi ''Oblivion''in kapılarını açtı. Kısa film belgeselleri ve video kliplerle kariyerine başlayıp ''(500) Days of Summer / Aşkın (500) Günü'' ile romantik komedilere farklı bir açıdan yaklaşan Marc Webb ise Sam Raimi’nin seriyi bırakması üzerine yepyeni konsepti ve öyküsüyle ''The Amazing Spider Man''i devraldı.
1990’larda David Fincher, Michael Bay ve Gore Verbinski gibi isimlerin sinemaya geçişi de müzik videoları ve reklam filmleri aracılığıyla olmuştu.
Büyük bütçeli projeleri üstlenen yeni isimlerin stüdyolar için riskli birer yatırım olduklarını da kabul etmek gerek tabii. Örneğin 2007’de en iyi yabancı dilde film dalında Oscar kazanan ''Das Leben der Anderen / Başkalarının Hayatı''nın yönetmeni Florian Henckel Von Donnersmarck’a büyük umutlarla emanet edilen ''The Tourist / Turist''i, Angelina Jolie ve Johnny Depp’in varlığı bile kurtaramamıştı. Daha önce ''Hunger Games / Açlık Oyunları'' için adı geçen Rupert Sanders da ilk uzun metraj filmi ''Pamuk Prenses ve Avcı'' ile büyük bütçeli bir projenin altından nasıl kalkacağı sorusunu akla getiriyor.
Savaşçı Prenses
Grimm Kardeşler’in yedi sayfalık hikayesinin alt metnine yoğunlaşan ve masalın önceki uyarlamalarından çok daha farklı bir bakış açısıyla yola çıktığını iddia eden Sanders, filmin 7’den 77’ye her yaştan seyirci için ilgi çekici olduğunu söylüyor. Grimm Masalları’nın çocuklar için revize edilmiş uyarlamaları bir kenara bırakılırsa aslında gerçekten korku hikayeleri olarak da okunabilecekleri bir gerçek. Asıl metinler sert ve şiddet yüklü olayları konu alıyor. Hatırlarsanız, Pamuk Prenses’in orijinalinde, kötü kalpli Kraliçe, bir avcıdan Pamuk Prenses’i öldürüp kalbini getirmesini ister. Avcı ise Pamuk Prenses’i öldüremez ve kaçmasına izin verir. Kraliçe’ye de bir yaban domuzunun kalbini götürür.
Yönetmen Rupert Sanders, ''Pamuk Prenses ve Avcı''nın Grimm Kardeşler’in yarattığı atmosfere yakın durduğunu belirtiyor. Senarist Evan Daugherty’nin yazdığı ilk senaryonun üzerinde ''Drive / Sürücü''nün senaristi Hossein Amini’nin de müdahaleleri olmuş. Sanders, Evan Daugherty’nin başlangıçta yazdığı senaryonun daha ziyade çocuklara ve gençlere hitap ettiğini, ancak Amini senaryo üzerinde çalıştıktan sonra yetişkinlere hitap eden ölümlülük ve ölüm korkusu gibi motiflerin daha fazla öne çıktığını söylüyor.
Pek çok kez beyazperdeye uyarlanan, dünyanın en bilinen ve sevilen masallarından birinin kendisi için ne anlam ifade ettiğini bakın yönetmen Rupert Sanders nasıl açıklıyor: ''Bence dünyanın en güzel masalı bu. Daha önceki uyarlamaların fazla prensesçi yorumlarından, gözalıcı balo sahnelerinden vb. hoşlanmazdım. Pamuk Prenses ile ilgili en müthiş şeyler, masalın çocukluğumda beni en çok korkutan unsurlarıydı: kötü kalpli Kraliçe, onun konuşan aynası, Kraliçe’nin Pamuk Prenses’in kalbini istemesi, avcı ve o büyüleyici karanlık orman… Bu mitleşmiş öğeleri yeniden ele almak istedim. Bunların her biri derinlemesine psikolojik anlamlara sahipti, bunun için yıllardır nesilden nesile aktarılıyordu. Her milletten insan hala masallara ihtiyaç duyuyor. Yeniden asıl metne dönüp yeni ve çağdaş bir şey yaratma fırsatını yakalamak harika bir duygu. Grimm Kardeşler’in metnine sadık kalarak, onu cilalayıp bambaşka bir şeye dönüştürmeden perdeye uyarlıyoruz. ''
Grimm Kardeşler’in derledikleri tüm masalların kökleri İncil’e dayanıyor ve yıllardır anlatılagelen ahlak hikayeleri olarak kültür tarihinin önemli bir parçasını oluşturuyorlar. Kırmızı elma, sihirli ayna ve karanlık orman gibi ikonik unsurlar özellikle Jung ve Freud’un eserlerinde de yer alıyor. Rupert Sanders bu sembolleri perdeye taşımayı ve asıl anlamlarını ortaya koymayı hedeflemiş.
''Pamuk Prenses ve Avcı''da Kötü Kraliçe’nin Ravenna ve Charlize Theron tarafından canlandırılıyor. Alacakaranlık serisinin Bella’sı olarak ünlenen Kristen Stewart Pamuk Prenses’i, ''Thor'' ile tanıdığımız Avustralyalı oyuncu Chris Hemsworth Avcı’yı, Prenses’e aşık olan Prens William’ı ise Sam Claflin canlandırıyor. Filmde sayıları masaldakinden bir fazlaya, sekize yükselen cüceleri canlandıran oyuncular arasında Ray Winstone, Nick Frost, Ian McShane ve Bob Hoskins de var.
Filmde, pek çok Avrupa krallığını ele geçiren Kraliçe Ravenna, İngiltere Krallığı’nın da peşine düşüyor ve ünlü sihirli aynasından üvey kızı Pamuk Prenses’in günün birinde Krallık’ın başına geçeceği kehanetini duyuyor. Ayrıca aynadan eğer Pamuk Prenses’in kalbini yerse ölümsüzlüğe kavuşacağını öğrenince de onu öldürmesi için Eric adlı bir avcıyı tutuyor. Ne var ki Pamuk Prenses başına gelecekleri öğrenince, yıllardır kapalı olduğu yerden kurtulmayı başarıyor ve tehlikelerle dolu karanlık ormana kaçıyor. Eric onu bulunca öldürmekten vazgeçiyor ve film bu noktadan sonra masaldan farklılaşıyor: Eric tarafından dövüş sanatları öğretilen ve bir savaşçıya dönüşen Pamuk Prenses, Ravenna’dan tacı geri almak üzere kendisine sırılsıklam aşık Prens William’ı, sekiz cüceleri ve şövalyeleri yanına alarak savaşmak için yola çıkıyor.
Büyülü Gerçekçilik Ve Bolca Sembolizm
Pamuk Prenses’in sinemadaki şimdilik bu son versiyonunda karakterler daha derinlemesine işleniyor. Rupert Sanders’a göre hepsinin kayıpları ve acı dolu geçmişi var. Mesela avcı Eric, ormanda yaşama konusunda herkesten çok daha mahir olan bir paralı asker ya da kiralık katil olarak karşımıza çıkacak. İşi, Kraliçe yüzünden Krallık’tan kaçan kızları yakalamak olan Eric’i önce ikramiye karşılığı avcılık yapan biri olarak tanıyoruz. Pamuk Prenses’i öldürmekten vazgeçince ikisi işbirliği içine giriyor ve Ravenna’dan Krallık’ı geri almak için birlikte savaşıyorlar. Eric geçmişte karısının ölümüyle çok sarsılmış ve pek çok şeyden vazgeçip hayata küsmüş. Cüceler ise yerin altında madenlerde çalışıyor ve onlar da kendi ırklarından pek çok kişiyi kaybetmiş olmanın acısını yaşıyorlar. Masumiyetin simgesi Pamuk Prenses ise 11 yıldır Ravenna tarafından kapatıldığı yerden kaçıyor ve ormanda Eric sayesinde bir savaşçıya dönüşüyor. O da anne ve babasını, Krallık’ını ve halkının sevgisini kaybetmiş biri.
Sanders’a göre her karakterin motivasyonunu, sevdiklerinin kaybı ve bunun intikamını alma duyguları belirliyor. Kraliçe Ravenna’nın ise ''Alis Harikalar Diyarında''ki Kupa Kraliçesi gibi olmadığını ve filmin de zaten o tonda bir mizah taşımadığını söylüyor: ''Charlize Theron Ravenna’ya çok ciddi oynadı, onu gerçekten, sonsuza dek yaşamak için ihtiyaç duyduğu Pamuk Prenses’in kalbini umutsuzca elde etmek isteyen huzursuz bir ruh olarak ele aldı. Ravenna içten içe ölmüş biri aslında. Diğer krallıkların ve kralların yok ettiği ailesinin intikamımı almak için yaşıyor sadece. Dünyadaki herkese kendi çektiği acıyı hissettirmenin peşinde. Öte yandan Prenses’in kalbini elde etmek zorunda ki ölümsüzlüğü elde etsin ve intikamını alsın. Son derece karanlık entrikalar çeviriyor. Aslında son derece yaralı bir ruhu var ve inanılmaz ölçüde kırılgan birisi. Güzelliğiyle herkesi etrafına çeken bir denizkızına benziyor. Bir yandan da krallıkları elde etmek için Truva Atı gibi davranıyor. Charlize Theron’ın performansı tüm bunları içerdiği için inanılmazdı bence.''
Masallarda en fazla işlenen temalardan birisi de büyücülük. Tarsem Singh’in yorumunda Julia Roberts’in canlandırdığı Kraliçe kara büyüyle bir hayli içli dışlıydı hatırlarsanız. Rupert Sanders da büyülü sahnelerin varlığından söz ediyor: ''Ormanda geçen müthiş bir sekans var: Pamuk Prenses ormana kaçıyor ve halüsinasyon gördüren kurt mantarlarının arasına düşüyor. Bu yüzden de hayeller görmeye başlıyor. Ben hayaller gördüren biri olarak Pamuk Prenses’in ormandaki sahnelerinin son derece halüsinojenik olduğunu ve ormanı insan aklıyla oyun oynayan tehlikeli bir yer olarak tasvir ettiğimi söyleyebilirim. Bu sahnelerde büyülü gerçekçilik ve bolca sembolizm var. Burada karanlık orman tarafından korunan ve Kraliçe’nin zehrinin erişemediği, içerisinde perilerin ve tuhaf yaratıkların yaşadığı bir dünya yarattık.''
Tim Burton’ın ''Alice in Wonderland / Alis Harikalar Diyarında'' filminin de yapımcısı olan Joe Roth, tıpkı Alis gibi Pamuk Prenses’i de dışlanmış ama sonra kendi gücünü kanıtlayıp kabul ettiren bir savaşçı olarak ele aldıklarını söylüyor. ''Pamuk Prenses ve Avcı''yı üç filmlik bir seri olarak tasarladıklarını, bu filmde anlatılan hikaye sona erse de geride üç ana karakterle ilgili ucu açık sorular kaldığını ve bunların serinin devam filmlerinde işleneceğini belirtiyor.
Tarsem Singh’in hayalkırıklığı yaratan yorumunun ardından şimdi gözler, gerek oyuncu kadrosu gerekse yönetmen Rupert Sanders’ın derinlikli bakış açısıyla umut vadeden ve ilk bakışta özellikle fantastik film sevenleri memnun edeceğinin işaretlerini veren ''Pamuk Prenses ve Avcı''da.
Ebru Çeliktuğ/Sinema Dergisi (Haziran/2012)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder