Snow White And The Huntsman'in daha önce yayınlanan görüntülerinde yavaş bir
çekimle karlı zemin üzerine birkaç damla kan damladığını görüyoruz.
Sahne, eski reklam yönetmeni olan Sanders tarafından düzenlendi ve ekip
ne kadar çabalarsa çabalasın yapay şurup yeterli akışkanlığı ve
sıçramayı sağlayamıyordu. "Yapay kan daha çok ahududu reçeli gibi görünüyordu,"
diyor Sanders. Böylece yönetmen 1 Haziran'da film vizyona girdiğinde
seyricilerin nadiren tanık olabileceği bir şey yaptı, kendi kanını bir
şırıngaya çekip ekibinden bunu kullanmalarını istedi. Bu hareketi ilk
kez yönetmenlik yapan Rupert Sanders'ın filmine duyduğu bağlılığının
yanı sıra detaylara verdiği itanayı da gösteriyor.
Sanders'ın Pamuk Prenses'i sanki Gladyatör'ün 15. yüzyılın sonlarında
geçen, periler ve sihirli yaratıkları barındıran versiyonu gibi. John
Lee Hancock (The Blind Side), Hossein Amini (Drive), Evan Daugherty'in
kaleme aldığı senaryo, masalın ana hatlarını barındırıp göz alıcı orman
yaratıkları ve bir grup cüceyle birlikte içine cesaret ve gerçeklik
katarak hikayeyi bütünleştiriyor. Pamuk Prenses dünyanın en güzeli
olabilir ama tırnaklarının arasında beş yaşındaki bir çocuğun sahip
olduğundan daha fazla kir var. "Her şeyi gerçeğe dayandırmak benim için en önemli şeydi," diyor Sanders.
Sanders'in hikayesinde Pamuk Prenses yardıma muhtaç bir kız değil. Tam
tersine o hem bir savaşçı hem de iyileştirici bir yeteneğe sahip; doğayı
iyileştirecek ve Kraliçe'nin yol açtığı karanlık dünya ile aydınlık
dünyayı dengeleyecek bir gücü var. Her şeye hükmeden bir vampir gibi
Ravenna ele geçirdiği Krallık'ın ormanını yok edip onun yerine sayısız
canavar, trol, peri ve cücelerle dolu karanlık bir yer yaratıyor.
Sanders Pamuk Prenses için: "Tıpkı yanan bir ateş gibi etrafındaki
herkesi harekete geçiriyor. Onun içinde gördükleri bir şey insanları
tekrar bir bütün haline getiriyor. O adeta yaşamın kalp atışı gibi."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder