''Pamuk Prenses ve Avcı'' bu ay vizyona
giriyor; Kristen art arda yer aldığı birbirinden başarılı projelerle ve
yolunda giden ilişkisiyle bir masalı yaşıyor!
MASALDAN MI GELDİN, DOĞRU SÖYLE?
Bazı insanlar doğuştan şanslı oluyor işte, ne yaparsınız? Kristen Stewart'ın şanslı olduğu konuların hangisinden başlamalı bilemedem açıkçası. Ailesinden mi yoksa ona bahşedilen güzelliğinden ve yeteneğinden mi? Babası Amerikan Fox TV'de yapımcı, annesi senaryo danışmanı olunca onun da kameralarla -ister önünde ister arkasında olsun- içli dışlı olacağı belliydi zaten. Gerçi bildiğimiz kadarıyla aile torpili yok şimdiye kadar dahit olduğu hiçbir projede. Anlayacağınız bileğinin hakkıyla geldi bulunduğu yere. Yine de başında işi bilen anne-babanın bulunması doğru projelerde yer alıp erken yaşta buralara gelmesinde etkili olmuş olsa gerek.
Şu konuda bir anlaşalım: Hollywood'daki bazı kadınlar o kadar bakımlı ve göz önünde olmasaydı ya da doğal, sıradan insanlar olsalardı kimse yüzlerine bakmazdı. (Hayır, inanın ki bu kıskançlık değil.) Ama Kristen'ı bu kategoriye dahil edemeyiz, zira kendisi günlük yaşantısında son derece doğal. Ve doğal görünümüyle bile herkesi kendine hayran bırakıyor. Onun yeşil gözlerinin, kumral dalgalı saçlarının ve pürüzsüz beyaz teninin makyajsız, fönsüz ya da pudrasız haline bile kadınlar imreniyor; erkekler bayılıyor. Bilenleriniz vardır; Robert Pattinson da ''Alacakaranlık'' setinde kendisiyle tanışır tanışmaz aklından geçen ilk şeyin onun telefon numarasını istemek olduğunu itiraf etmişti vakti zamanında.
Güzel yıldızın yeteneğine diyecek zaten yok. Daha sekiz yaşındayken okulda Noel için hazırlanan oyunda yer alarak bir ajans yetkilisinin dikkatini çekmesinin sebebi, kesinlikle yeteneği. Ayrıca henüz on iki yaşındayken şeker hastası bir kızı, on dört yaşındayken ise tecavüze uğramış birini başarılı bir şekilde canlandırması ve genç yaşta bir çok ödüle aday gösterilmesi onu ''Alacakaranlık'' ın yönetmeni Cathrine Hardwicke için Isabella Swan karakteri söz konusu olduğunda en güçlü aday yaptı.
Niceleri var tıpkı Kristen gibi güzel ve yetenekli; ama onun kadar başarılı olamıyor ya da istikrarlı bir şekilde kariyerine devam edemiyor. İşte bu noktada devreye Kristen'in kişiliği giriyor. Son derece alçakgönüllü olan kızımız, şöhretin başını döndürmesine ve kontrolünü kaybetmesine izin vermemesi ve tabii bir de çalışkanlığı sayesinde her gün başarılarına yenilerini ekleyebiliyor.
KARANLIK MASAL
Daha kısa süre önce sakar ve kendi halinde bir liseli olan Bella'yken, Kristen bu günlerde bir prenses! Güzel ve yetenekli yıldızın ''Alacakaranlık'' serisinden sonra en dikkat çeken projesi hiç şüphesiz ''Pamuk Prenses ve Avcı'' (Snow White And The Huntsman) oldu. Varlığından haberdar olur olmaz hepimizi heyecanlandıran sinema projesi nihayet bu ay vizyonda. Lakin Pamuk Prenses masalı hepimizin küçükken dinleyerek uykuya daldığı o bilindik masal değil; hatta karanlık olduğunu bile söyleyebiliriz.
Filmdeki hikaye ana hatlarıyla, bildiğimiz masala benziyor aslında. Birçok Avrupa ülkesini işgal etmiş olan Kötü Kraliçe Ravenna (Charlize Theron), sihirli aynasında üvey kızının onun iktidarını sarsacağını ve yerine geçeceğini görür. Bunun olmaması için yapılması gereken tek şey Pamuk Prenses'in kalbini yemektir. Hem böylece Kraliçe ölümsüzlüğe de ulaşacaktır. Buraya kadar her şey aşağı yukarı bizim de bildiğimiz şekilde. Fakat filmi klasik versiyondan farklı kılan olaylar tam da bu noktada başlıyor. Prenses'in ormana kaçtığını öğrenen Kraliçe, onu öldürmesi için Avcı Eric (Chris Hemsworth)'i görevlendiriyor. Fakat Prenses masalın bilindik versiyonundaki gibi kaçıp saklanmak yerine avcısıyla beraber üvey annesinden sonsuza dek kurtulmak üzere iş birliği yapıyor. Bu ortaklığın işe yarayıp yaramadığıysa bu ay filmi izlediğimizde göreceğiz.
MASALDAN MI GELDİN, DOĞRU SÖYLE?
Bazı insanlar doğuştan şanslı oluyor işte, ne yaparsınız? Kristen Stewart'ın şanslı olduğu konuların hangisinden başlamalı bilemedem açıkçası. Ailesinden mi yoksa ona bahşedilen güzelliğinden ve yeteneğinden mi? Babası Amerikan Fox TV'de yapımcı, annesi senaryo danışmanı olunca onun da kameralarla -ister önünde ister arkasında olsun- içli dışlı olacağı belliydi zaten. Gerçi bildiğimiz kadarıyla aile torpili yok şimdiye kadar dahit olduğu hiçbir projede. Anlayacağınız bileğinin hakkıyla geldi bulunduğu yere. Yine de başında işi bilen anne-babanın bulunması doğru projelerde yer alıp erken yaşta buralara gelmesinde etkili olmuş olsa gerek.
Şu konuda bir anlaşalım: Hollywood'daki bazı kadınlar o kadar bakımlı ve göz önünde olmasaydı ya da doğal, sıradan insanlar olsalardı kimse yüzlerine bakmazdı. (Hayır, inanın ki bu kıskançlık değil.) Ama Kristen'ı bu kategoriye dahil edemeyiz, zira kendisi günlük yaşantısında son derece doğal. Ve doğal görünümüyle bile herkesi kendine hayran bırakıyor. Onun yeşil gözlerinin, kumral dalgalı saçlarının ve pürüzsüz beyaz teninin makyajsız, fönsüz ya da pudrasız haline bile kadınlar imreniyor; erkekler bayılıyor. Bilenleriniz vardır; Robert Pattinson da ''Alacakaranlık'' setinde kendisiyle tanışır tanışmaz aklından geçen ilk şeyin onun telefon numarasını istemek olduğunu itiraf etmişti vakti zamanında.
Güzel yıldızın yeteneğine diyecek zaten yok. Daha sekiz yaşındayken okulda Noel için hazırlanan oyunda yer alarak bir ajans yetkilisinin dikkatini çekmesinin sebebi, kesinlikle yeteneği. Ayrıca henüz on iki yaşındayken şeker hastası bir kızı, on dört yaşındayken ise tecavüze uğramış birini başarılı bir şekilde canlandırması ve genç yaşta bir çok ödüle aday gösterilmesi onu ''Alacakaranlık'' ın yönetmeni Cathrine Hardwicke için Isabella Swan karakteri söz konusu olduğunda en güçlü aday yaptı.
Niceleri var tıpkı Kristen gibi güzel ve yetenekli; ama onun kadar başarılı olamıyor ya da istikrarlı bir şekilde kariyerine devam edemiyor. İşte bu noktada devreye Kristen'in kişiliği giriyor. Son derece alçakgönüllü olan kızımız, şöhretin başını döndürmesine ve kontrolünü kaybetmesine izin vermemesi ve tabii bir de çalışkanlığı sayesinde her gün başarılarına yenilerini ekleyebiliyor.
KARANLIK MASAL
Daha kısa süre önce sakar ve kendi halinde bir liseli olan Bella'yken, Kristen bu günlerde bir prenses! Güzel ve yetenekli yıldızın ''Alacakaranlık'' serisinden sonra en dikkat çeken projesi hiç şüphesiz ''Pamuk Prenses ve Avcı'' (Snow White And The Huntsman) oldu. Varlığından haberdar olur olmaz hepimizi heyecanlandıran sinema projesi nihayet bu ay vizyonda. Lakin Pamuk Prenses masalı hepimizin küçükken dinleyerek uykuya daldığı o bilindik masal değil; hatta karanlık olduğunu bile söyleyebiliriz.
Filmdeki hikaye ana hatlarıyla, bildiğimiz masala benziyor aslında. Birçok Avrupa ülkesini işgal etmiş olan Kötü Kraliçe Ravenna (Charlize Theron), sihirli aynasında üvey kızının onun iktidarını sarsacağını ve yerine geçeceğini görür. Bunun olmaması için yapılması gereken tek şey Pamuk Prenses'in kalbini yemektir. Hem böylece Kraliçe ölümsüzlüğe de ulaşacaktır. Buraya kadar her şey aşağı yukarı bizim de bildiğimiz şekilde. Fakat filmi klasik versiyondan farklı kılan olaylar tam da bu noktada başlıyor. Prenses'in ormana kaçtığını öğrenen Kraliçe, onu öldürmesi için Avcı Eric (Chris Hemsworth)'i görevlendiriyor. Fakat Prenses masalın bilindik versiyonundaki gibi kaçıp saklanmak yerine avcısıyla beraber üvey annesinden sonsuza dek kurtulmak üzere iş birliği yapıyor. Bu ortaklığın işe yarayıp yaramadığıysa bu ay filmi izlediğimizde göreceğiz.
Yazar : Arzu Dalyan
Blue Jean Magazin/ Pop Up
(Çekim ve Yazıya Geçirme Bize Aittir...)
Blue Jean Magazin/ Pop Up
(Çekim ve Yazıya Geçirme Bize Aittir...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder